Gitmeler Karmaşası
Gitmek eylemi nasıl da kolayca ve hızlıca gerçekleştiriliyor. İnsanlık doğasından sanırım, söz konusu gidiş olunca ivedi bir şekilde üstesinden geliniyor bu hareketin. Oysa kalmalar öyle mi? Savaşmalar, gidemeyişler insanın durup durup aklıyla kendini vurması kadar zor. Doğru ya ne gerek var savaşmaya gidip kurtulmak varken! İçinde bulunulan durumdan çıkma arzusu mudur, maymun iştahlılık mıdır yoksa güven sorunundan mıdır bilinmez ancak gitmeler her daim daha kolaydır. Kalanın akibeti ise her daim zordur…
Miras Bırakılan Bekleyişler
Bir giden varsa elbet kalan da vardır. Bu gidişlere bir isim verilecek olunsaydı cesaretsizlik olarak kabul edilirdi kimi kesim tarafından. Oysa bir başka yaygın görüş ise eylemsizliğin yani gidemeyişin gerçek cesaretsizlik olduğunu savunur. Görüş ayrılıkları bir yana önemli olan ortaya çıkan hazin manzara. Kalana bir tomar hüzün ve yoklukla başa çıkma yöntemleri için deneme yanılma yapacak kadar çok çaresizlik kalıyor. Gidene ise yeni ortamına adapte sorunu ve bir parçasının yokluğu kalıyor.
Geride bıraktığı büyük bir parçası. Bu süreçte neler yaşanır neler… şarkı dinlemeler, ağlamalar, yersiz gülmeler, geldi gelecek beklentileri, aklın devre dışı kalması, kalbin har olması. Nihai kül süreci başladığında ise durulmalar, uzun uzun dalıp gitmeler ve derin iç çekişler vuku bulur. Şarkıların hepsi mi içinde bulunulan durumu anlatıyormuşçasına minik bir kuple duyulmaya görsün har yeniden meydana gelir. Yani bir kalbin iyileşmesine izin verecek kadar zaman olmadığında ne yapılırsa yapılsın insan ağırlığı kadar yük biner omuzlara. Darası alınsa da göçüp giderken ağırlıkta hesaba katılmaz.